
Bir şeyleri değiştirmek isteyen insan önce kendisinden başlamalıdır. (SOKRATES)
Konfor Alanı Mı Gelişim Alanı Mı?
Konfor alanı, sadece iş hayatında veya kişisel gelişim alanında değil aslında artık günlük hayatımızda da kullanılan bir kavram haline gelmiştir. İçinde konfor sözcüğünün geçtiği bir durum nasıl kötü veya değiştirilmesi gereken bir durum olabilir? Bize rahatlık mı batmaktadır, neden rahat olduğumuz alandan çıkalım ki? Neden konforsuzluk haliyle yüzleşelim?
“Konfor alanından çık!”
Bu cümleyi gittiğimiz eğitimlerde, dinlediğimiz motivasyon konuşmalarında duymayanımız yoktur. Hatta psikolojik bir terim olmaktan çıkıp günlük hayatımıza yerleşti. Burada verilmek istenen temel mesaj ne peki? “Yeni bir şeyler dene!” mesajı basit ve hemen uygulanabilir bir mesajdır aslında… Hepimizin bir konfor alanı var. Bu yeri tanımlamak istediğimizde iki his etrafında birleşiyoruz. “Tanıdık hissetmek” ve “güvende hissetmek” Şimdi size sormak istiyorum, hayatınıza baktığınızda hangi alanlarda “tanıdık ve güvende” hissediyorsunuz? Sizler bunu düşünürken ben işin biraz terminalojik kökenine inmek istiyorum.
Konfor alanı kavramı aslında Britanyalı Yönetim Teorisyeni Alasdair White tarafından 2009 senesinde ortaya atıldı.White makalesinde konfor alanının populer tanımından şöyle bahsetmektedir;
“Kişiye etrafındaki şeylerin tanıdık geldiği psikolojik bir durumdur. Kişiler rahattır ve çevrelerini kontrol edebilirler. Stres seviyeleri düşüktür ve kaygıları yok denecek kadar azdır. Ve bu bölgede sabit bir performans sergilenir. Bu alan başka bir değişle “anskiyete nötr” bir alandır. Etrafındaki değişkenler değişmedikçe, anksiyete seviyesi etkilenmedikçe performansının da sabit kalması beklenir.
Alasdair White, 1907’de yapılan Yerkes and Dodson‘ın farelerle yaptığı bir deneye atıfta bulunarak anksiyetinin bir noktaya kadar uyarıcı etkisiyle performansı arttırdığını ancak yüksek seviyedeki aksiyetenin ise performansı düşürdüğünden bahsediyor.
Anksiyetenin bir miktar artması performansı yükseltiyor, daha da artmaya devam ederse performans düşüyor. Her iki durumda konfor alanından çıkılmasıyla oluyor.
White’in vurgulamak istediği şey, aslında doğru derecede stresin insanları optimal performans seviyesine taşıdığıdır. Özetlersek, doğru seviye stresin negatif olmadığını, tam aksine performansımızı arttırdığını görüyoruz. Ancak, stresin yüksek seviyelerde olması başarılarımızı gölgeliyor ve bizleri bu kavramın yıkıcı etkileriyle yüz yüze getirebiliyor.
Peki bu alanlar neler?
1.Konfor Alanı: Rahatlığın ve durağanlığın sürdüğü minimum stresin hüküm sürdüğü evre.
2. Optimum Performans Alanı: Stresin doğru derecede olmasıyla performansın arttığı, gelişimin, heyecanın, hareketin olduğu evredir. “Sihirli Alan” olarak isimlendirilen optimum performans alanı kalmamız ve gücünden yararlanmamız gereken alandır.
3. Tehlikeli Alan: Bocalama ve kararsızlığın başlama noktası ve yüksek derecede stresin, kaygının hüküm sürdüğü evredir ve bu bölge ise “Felç Alanı” olarak adlandırılır.
Şimdi biraz kendimize dönelim istiyorum… Nasıl oluyor da konfor alanımız bizi rahatsız etmeye başlıyor?
Her şey tanıdık ve güvendeyse peki neden bir yerden sonra bu konfor alanında kendimizi durağan hissetmeye başlarız? Çünkü konfor alanında, kendi doğal sınırlarımıza ulaşmış hissederiz.

Bazen kendimizi içinde bulunduğumuz imkanlara rağmen tatmin olmamakla da suçlayabiliriz. Kendimizi “ her şey iyi güzel ama artık kendimi geliştiremiyorum” derken buluruz. Bu his de genelde bir anda gelmez, yavaş yavaş belirlemeye başlar.
Hepimizin konfor alanı tanımı ve konfor alanına çıkma durumları farklıdır. Sevgi duymadan yaptığımız bir iş, kötü alışkanlıklarımız, bir türlü erteleyip hiç başlayamadığımız işler aslında hep konfor alanımızın dışına çıkmamız nedeniyle hayatımızdadır. Doğamız gereği konfor alanında kalmayı tercih ediyoruz. Daha az stres, daha az tehlike… Hayatta kalma içgüdümüz bu şekilde gelişmiştir. Bu güç anlaşılabilir olmakla birlikte eğer konfor alanında kaldığımızı fark edip bunun altındaki düşüncelerimiz ve düşüncelerimizin kaynağı olan duygularımızla yüzleşebiliyorsak elbette bunları da değiştirebiliriz. Sonucunda bizi konfor alanının dışına taşıyacak davranışlara sahip olabiliriz.
Bu arada konfor alanı sadece fiziksel bir alan değildir. Rollerimiz, ilişkilerimiz ve öğrenilmiş kurallar da bizim konfor alanımızın bir parçasıdır. Yani aile ve arkadaş ilişkilerimiz, toplum kuralları konfor alanlarımızın içinde yer alır.
Hepimizin kendini güvende hissedebileceği rutinleri olmalı, bu rutinlerin bize hizmet edeceği de şüphesiz. Burada kendimize sormamız gereken şudur: “ hayatımdaki bu rutinler yeni bir şeyler öğrenmeme, üretkenliğime ve kendi potansiyelime ulaşmama ne kadar hizmet ediyor?”
Eğer tıkanmışlık hissediyorsak, uzun vadede konfordan çok zarar getireceğini şimdiden ön görebiliriz.
Konfor alanında güvenin sıcacık kollarında farkında olmadan körelmek… Peki çıkış yolu var mı? Çıkış yolu için biraz cesarete ihtiyacınız olacak. Şimdi size sormak istiyorum. Neden konfor alanınızın dışına çıkmalısınız? Benim kendi hayatıma bakarak düşüncelerim şöyle;
· Öncelikle kendimi daha çok tanımak istiyorum.
· İçimdeki gerçek gücü / enerjiyi keşfetmek ve onun etki alanı görmek istiyorum.
· “Ah keşke “ dememek için istiyorum.
· Belirsiz durumlarda nasıl hayatta kalabildiğimi görmek için istiyorum.
Bu liste uzar uzar gider. Herkes eminim ki kendine döndüğünde ve kendine sorduğunda cevaplarını bulacaktır. Konfor alanınızdan çıkarken merak hissini de yanınızda taşımanızı öneririm. Her şeye merakla yaklaşırsanız önünüze yeni açılan kapılardan yeni ufuklara daha cesaretle geçebilirsiniz.
Pandemi sonrası konfor alanımız ne olacak ?
Pandemi dönemi bizi zorunlu olarak konfor alanından çıkarttı. Konfor alanımız masamız, spor salonu, arkadaşlarımız, gittiğimiz cafeler, sürekli alışveriş yaptığın marketlerdi… Pandemi ile birlikte hepsinden koparıldık…Bu zorunlu “yabancılaşma” sonrası insanlarla ofiste tekrardan bir araya nasıl geleceksiniz? Nasıl samimi olacaksınız? Onları da yaşayarak öğreneceğiz.